Mustafa Cem KAĞNICI
TAM KAPANMA MI, KISMİ KAPAMA MI?
Yayınlanma:
29 Nisan Perşembe akşamı başlayan ve 17 Mayıs Pazartesi günü bitmesi beklenen -beklenen diyorum çünkü akşamdan sabaha kadar karar değiştiren ve genelge yayınlayan bir idare ile yaşıyoruz- bir tam kapanmaveya kısmi kapama ile karşı karşıyayız.
Literatüre baktığımızda mesela Vikipedi’de şöyle diyor:‘’Kapanma, özelliklesalgını ile mücadele sürecinde hükümetlerin başvurmasıyla tanınan ve riskli durumlarda kişilerin yerlerinde kalmalarını salık veren bir kısıtlama politikasıdır.Kapanmanın amacı korunması gereken bölgeyi dış tehditlerden korumaktır. Çoğu uygulamada sokağa çıkma yasağını içerir. Tam kapanma ise bölgedeki tüm kurumların belli bir süreliğine kapatıldığı ve insanların çok istisna haller dışında evinden çıkmasının yasaklandığı tedbirdir.‘’
Ülkemizde ise tam kapanmanın kapsadığı gruplar; %80 oranda aşılaması tamamlanan 65 yaş üstü vatandaşlarımız, ev kadınları ve çocuklar, günübirlik kazancı olan küçük esnafımız, hizmet sektöründe ve küçük sanayide çalışan emekçilerdir. Yani bu grupların nüfusunu, ülke nüfusuna oranladığımızda yaklaşık %25-30 olduğunu görüyoruz. Oysaki tam kapanma bu oranın %80’leri aştığı durumlarda kullanılabilecek bir terimdir.
Niye kapanamıyoruz veya kapanmış gibi yapıyoruz sorusunun cevabının tamamen ekonomik nedenlere dayandığını görüyoruz.Çünkü hükümetin bu kapanmada vatandaşlarına destek bağlamında sağlayabileceği bir ekonomik gücü yok.Aslında olması gereken bu kaynakların, yedek akçelerin nerelere harcandığını biliyoruz. Öyle ki, şu an dünya üzerinde salgın döneminde vatandaşına destek sağlayan ülkeler sıralamasında IMF’nin yayınladığı son raporda, ülkelerin GSYH’lerine göre salgın destek ve harcamalarının oranlarında Türkiye, yüzde 1,9 oran ile en az yardımı yapan ülkeler arasındadır.Türkiye, en düşük destek veren %2,5 grubuna girmektedir. Burada dahi, yüzde 1,5 orana sahip olarak, destek harcamaları yapan ülkeler arasında en alt sıralarda yer alıyor. Bu oranla Türkiye, girdiği gelişmekte olan ülkeler sıralamasının çok altında ve neredeyse az gelişmiş ekonomiler sıralamasındaki ülkelerle yarışıyor.Ocak 2021 itibarıyla dünya ölçeğindeki ülkelerin toplam Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYİH) ortalamalarının yüzde 7,3’ü nakdi gelir ve harcama desteği olarak vatandaşa sunulurken, Türkiye için oran yüzde 1,1’de kalmıştır. Salgının derinleştirdiği krizlerin karşısında vatandaşımız bir başına bırakılmıştır.
Buna rağmen mevcut hükümetimiz ekranlara çıkıp yaptıkları desteklerle(!) ilgili ardı ardına açıklamalar yapmaktadır. Görünen köy kılavuz istemez! İktidar sahipleri eğer çıkıp çarşı pazar gezerlerse; salgının başladığı ilk günlerden bu yana işsizlik fonunda birikmiş emekçinin hakkı olan paranın kısa çalışma ödeneği olarak dağıtıldığını, esnafa 25 bin liralık kredi, az bir kesimine 1000 TL yardım ve şartları tutana da 500 TL kira yardımı dışında bir şey yapılmadığını, geliri olmayan vatandaşlarımıza sosyal devletin gereği olarak yapılan rutin yardımların dışında bir şey yapılmadığını ve en son olarak Ramazan Bayramı öncesi 17 günlük kapama ile esnafın ipinin çekildiğini göreceklerdir.
Sosyal destekler kapsamında hanelere Ağustos 2020'den itibaren üç faz halinde 1000'er lira destek verildi, en düşük emekli aylığı 1500 liraya yükseltildi. Hükümetten maddi desteklere ilişkin daha sonra da çeşitli açıklamalar geldi!Partili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sokağa çıkma kısıtlamalarından etkilenen toplam 1 milyon 239 bin 438 kişiye 3 ay süreyle ayda bin lira destek ödemesi yapılacağını duyurdu.Geçtiğimiz dönemde ise yüzde 50 kapasiteyle çalışan esnafa 1500 TL nakit destek yapılacağını açıkladı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, "Sosyal Koruma Kalkanı" programı kapsamında vatandaşlara aktarılan desteğin ‘60 milyar lirayı aştığını’ açıkladı.
Rakamların acizliği, vatandaşımızın durumunu ortaya koymaktadır.Bu zor şartlarda vatandaşından her şeyi esirgeyenler;17 günlük kapanma süresince, Osmangazi ve Yavuz Sultan Selim Köprüleri ile Avrasya Tüneli'nden geçemeyecek araçlar için toplam 4 milyonu aşkın araç geçmiş gibimüteahhitlerehazine'den 35 milyon 402 bin dolar ödeme yapacaklar.Aynı dönemde kapanmasına karar verilen kesimlere ise 100 milyon dolar kaynak verilebilseydi sorun çözülecekti. Vatandaşına gelince mücbir sebep, 5’li çeteye gelince tıkır tıkır ödeme…
Gelişmiş ama bizi kıskanan(!) ülkeler vatandaşına yüzlerce milyar dolar kaynak aktarırken, vatandaşını unutan ona sadaka miktarını bile veremeyen bu iktidar sosyal devlet olmanın gereğini yerine getirememiştir.
Salgın sürecinde istihdamın azaldığı, 100 bine yakın esnafın kepenk indirdiği,tarım sektörü borçlarının 2020yılının ocak-aralık döneminde yaklaşık20 milyar liralık artış gösterdiği, bankalartarafından takibe alınan kredi borcunun ise 5milyarı lirayı geçtiği bir ülkede; sadece geçen ay ülkemizde 129 vatandaşımız hayatına son vermiştir.
Kovid-19 salgınının gündelik yaşamlarımızagetirdiği kısıtlamalar; yoksulluğu veeşitsizliği derinleştirmiş, toplumsalgüveni aşındırmış, ülkelerin ekonomik kapasitelerini zorlamıştır. Bu durum; toplumsaleşitsizlikleri giderecek, koruyucusağlık hizmetlerini güçlendirecek, sürdürülebilir tarım ve planlıkalkınma süreçleri ve teknolojikaltyapı yatırımları ile teşvik edecekpolitikaların öneminin anlaşılması gerektiğini sağlamıştır. İktidarın yapması gereken sadece vatandaşını dinlemek ve har vurup harman savurduğu milyar dolarları insanımız için harcamasıdır.
Salgının faturasını yoksullukla, ölümle ve işsizlikle halkımıza ödettirmemeliyiz..
Literatüre baktığımızda mesela Vikipedi’de şöyle diyor:‘’Kapanma, özelliklesalgını ile mücadele sürecinde hükümetlerin başvurmasıyla tanınan ve riskli durumlarda kişilerin yerlerinde kalmalarını salık veren bir kısıtlama politikasıdır.Kapanmanın amacı korunması gereken bölgeyi dış tehditlerden korumaktır. Çoğu uygulamada sokağa çıkma yasağını içerir. Tam kapanma ise bölgedeki tüm kurumların belli bir süreliğine kapatıldığı ve insanların çok istisna haller dışında evinden çıkmasının yasaklandığı tedbirdir.‘’
Ülkemizde ise tam kapanmanın kapsadığı gruplar; %80 oranda aşılaması tamamlanan 65 yaş üstü vatandaşlarımız, ev kadınları ve çocuklar, günübirlik kazancı olan küçük esnafımız, hizmet sektöründe ve küçük sanayide çalışan emekçilerdir. Yani bu grupların nüfusunu, ülke nüfusuna oranladığımızda yaklaşık %25-30 olduğunu görüyoruz. Oysaki tam kapanma bu oranın %80’leri aştığı durumlarda kullanılabilecek bir terimdir.
Niye kapanamıyoruz veya kapanmış gibi yapıyoruz sorusunun cevabının tamamen ekonomik nedenlere dayandığını görüyoruz.Çünkü hükümetin bu kapanmada vatandaşlarına destek bağlamında sağlayabileceği bir ekonomik gücü yok.Aslında olması gereken bu kaynakların, yedek akçelerin nerelere harcandığını biliyoruz. Öyle ki, şu an dünya üzerinde salgın döneminde vatandaşına destek sağlayan ülkeler sıralamasında IMF’nin yayınladığı son raporda, ülkelerin GSYH’lerine göre salgın destek ve harcamalarının oranlarında Türkiye, yüzde 1,9 oran ile en az yardımı yapan ülkeler arasındadır.Türkiye, en düşük destek veren %2,5 grubuna girmektedir. Burada dahi, yüzde 1,5 orana sahip olarak, destek harcamaları yapan ülkeler arasında en alt sıralarda yer alıyor. Bu oranla Türkiye, girdiği gelişmekte olan ülkeler sıralamasının çok altında ve neredeyse az gelişmiş ekonomiler sıralamasındaki ülkelerle yarışıyor.Ocak 2021 itibarıyla dünya ölçeğindeki ülkelerin toplam Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYİH) ortalamalarının yüzde 7,3’ü nakdi gelir ve harcama desteği olarak vatandaşa sunulurken, Türkiye için oran yüzde 1,1’de kalmıştır. Salgının derinleştirdiği krizlerin karşısında vatandaşımız bir başına bırakılmıştır.
Buna rağmen mevcut hükümetimiz ekranlara çıkıp yaptıkları desteklerle(!) ilgili ardı ardına açıklamalar yapmaktadır. Görünen köy kılavuz istemez! İktidar sahipleri eğer çıkıp çarşı pazar gezerlerse; salgının başladığı ilk günlerden bu yana işsizlik fonunda birikmiş emekçinin hakkı olan paranın kısa çalışma ödeneği olarak dağıtıldığını, esnafa 25 bin liralık kredi, az bir kesimine 1000 TL yardım ve şartları tutana da 500 TL kira yardımı dışında bir şey yapılmadığını, geliri olmayan vatandaşlarımıza sosyal devletin gereği olarak yapılan rutin yardımların dışında bir şey yapılmadığını ve en son olarak Ramazan Bayramı öncesi 17 günlük kapama ile esnafın ipinin çekildiğini göreceklerdir.
Sosyal destekler kapsamında hanelere Ağustos 2020'den itibaren üç faz halinde 1000'er lira destek verildi, en düşük emekli aylığı 1500 liraya yükseltildi. Hükümetten maddi desteklere ilişkin daha sonra da çeşitli açıklamalar geldi!Partili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sokağa çıkma kısıtlamalarından etkilenen toplam 1 milyon 239 bin 438 kişiye 3 ay süreyle ayda bin lira destek ödemesi yapılacağını duyurdu.Geçtiğimiz dönemde ise yüzde 50 kapasiteyle çalışan esnafa 1500 TL nakit destek yapılacağını açıkladı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, "Sosyal Koruma Kalkanı" programı kapsamında vatandaşlara aktarılan desteğin ‘60 milyar lirayı aştığını’ açıkladı.
Rakamların acizliği, vatandaşımızın durumunu ortaya koymaktadır.Bu zor şartlarda vatandaşından her şeyi esirgeyenler;17 günlük kapanma süresince, Osmangazi ve Yavuz Sultan Selim Köprüleri ile Avrasya Tüneli'nden geçemeyecek araçlar için toplam 4 milyonu aşkın araç geçmiş gibimüteahhitlerehazine'den 35 milyon 402 bin dolar ödeme yapacaklar.Aynı dönemde kapanmasına karar verilen kesimlere ise 100 milyon dolar kaynak verilebilseydi sorun çözülecekti. Vatandaşına gelince mücbir sebep, 5’li çeteye gelince tıkır tıkır ödeme…
Gelişmiş ama bizi kıskanan(!) ülkeler vatandaşına yüzlerce milyar dolar kaynak aktarırken, vatandaşını unutan ona sadaka miktarını bile veremeyen bu iktidar sosyal devlet olmanın gereğini yerine getirememiştir.
Salgın sürecinde istihdamın azaldığı, 100 bine yakın esnafın kepenk indirdiği,tarım sektörü borçlarının 2020yılının ocak-aralık döneminde yaklaşık20 milyar liralık artış gösterdiği, bankalartarafından takibe alınan kredi borcunun ise 5milyarı lirayı geçtiği bir ülkede; sadece geçen ay ülkemizde 129 vatandaşımız hayatına son vermiştir.
Kovid-19 salgınının gündelik yaşamlarımızagetirdiği kısıtlamalar; yoksulluğu veeşitsizliği derinleştirmiş, toplumsalgüveni aşındırmış, ülkelerin ekonomik kapasitelerini zorlamıştır. Bu durum; toplumsaleşitsizlikleri giderecek, koruyucusağlık hizmetlerini güçlendirecek, sürdürülebilir tarım ve planlıkalkınma süreçleri ve teknolojikaltyapı yatırımları ile teşvik edecekpolitikaların öneminin anlaşılması gerektiğini sağlamıştır. İktidarın yapması gereken sadece vatandaşını dinlemek ve har vurup harman savurduğu milyar dolarları insanımız için harcamasıdır.
Salgının faturasını yoksullukla, ölümle ve işsizlikle halkımıza ödettirmemeliyiz..