Esat Şen
EKONOMİDE UÇUYOR MUYUZ.! GERÇEKLERDEN KAÇIYOR MUYUZ..!!
Yayınlanma:
Toplumumuzda algı, meseleleri önceleme, gündem oluşturma, insanları gerçek konulardan uzaklaştırma, bir parti yada lidere kanalize etme, pembe tablolar çizip sonra dizi, film, kadın programları, “sör-var-vır” yarışları, futbol, magazin ile uyutma. Bir kesimi de tarikatla efendi hazretlerinin torpil ve himayesiyle kabirde, mizanda, kolayca cennete kavuşma avutmasıyla, yaygın ve etkin bir şekilde uygulanmaktadır.
Ciddi olan meselelerde, Goya en ciddi adamlar, sözde aydınlar ki bunlar parmak sayılarını geçmez.
Bir gün bir kanalda, ertesi gün diğerinde, ya yeniden vekil olmak için, veya kaptığı havuz medyasından ya da diğerinden bir köşeyi, konumunu korumak ya da terfi için kapı kulluğu yapmakta, yda yağdanlık olmaktadırlar.
Gündemleri geriye doğru bir sıralama yapsak.
Muharrem ince’nin kuracağı yeni parti ve CHP,
Ayasofya, Fetö ve bir türlü gelemedikleri siyasi ayağı, pandemi, çalvella, Libya, Fetö, AKP’den kopan, yeni parti kuran zatlar ve çarpan etkisi. İstanbul kanalı, rahip branson, yerli otomotiv, vesayetlerin kırılması, dövizde dalgalanma hep dış güçler, Suriye, başkanlık sistemi, başörtüsü, anlık gelişen ülkemizde ve bölgemizde tesiri beş, on günlük konular, vs olaylar konular..
Oysa merhum mütefekkirimiz Cemil Meriç şahıs özelinde bir tespitinde. “İnsanın en büyük hürriyeti kendini kandırmasıdır.”der. Kendini kandırmaya başladı mı bir insan.
Bu hürriyetini sınırsız kullanıp, kendi hayal dünyasında her şey olabilir. Çok şey yapabilir. Çünkü bunun ona bir maliyeti yoktur ve hayalle rüya arasında gevşeyip rahatlar. Sonra kendiside inanır ve etrafında ona yakın muti, aileden ve çevresinden insanları da inandırıp kandırır.
Bunu toplum ölçeğinde değerlendirirsek;
Yukarıdaki algıyı oluşturan şartlar, ve acı gerçeklerden kaçan insanlar kolay olanı seçip, hayalle yaşamayı seçer, ta ki gerçek yüzümüze çarpana, hakikat bir şamar gibi suratımıza inene kadar.
Oysa malum bindiği araba, kullandığı telefon, yaktığı sigara, iş yerindeki makine, hatta kullandığı kalem bile Çin malı, o kadar çok şey yabancı iken, ya bizi kıskanırlar, ya da coca cola içme dış güç, düşman siyonistlere bir mermi verme, fasit dairesinde öfkeyi kusma rahatlama, ya da kıskandıklarına inanarak egomuzu tatmine gideriz.
Böyle bir girizgâh yaptıktan sonra diyorum ki !
Toplum populist söylem ve eylemlerle oyalanmamalı, Parti ve liderlerin idealleri, dün “Ak dediklerine bugün kara, dün kara dediklerini bugün ak diyince ispat edeceğiz.” diye tv ekranlarında sözde aydınlar, sosyal medyada troller, tabanda kemikleştirilmiş taraftarlar, düşmanla savaş yapar gibi, sapık düşüncedeki insana ikna yolu ile doğruyu anlatır gibi yorulmamalı, yüreklerine beyinlerine bir vebal gibi konulmamalıydı.!
Sadece gerçekler yani yaptıkları, icraatları konuşulmalı, iddiası olanda akılcı irdelenmeli nasıl yapacağı ve iddialarına sadık kalıp kalmayacağı sorgulanmalıydı. !
Oysa dünyada insanları mutlu, Devletleri saygın güçlü kılan ekonomik göstergeler, değerleridir.
Son 3,4 yıldır 2,90 seviyesinde olan dolar, (Altın ve Euro’ya girmiyorum) bugün 7,30 seviyesinde.
Bu yaklaşık % 150 üzerinde bir devalüasyon olduğumuzun adı konulmamış şeklidir.
Ve bunun dalgalı seyrinin ekonomideki hasarı.
Tansiyon ve şeker hastasının yükselip ve düşmesindeki riski gibidir.
Bu artış ve dalganın üretimde maliyetleri şişirmesi sonucu fiyatlar yükseldi. Kamuda çalışanlar, ya da bütün emeklilerin geliri ciddi manada daraldı.
Alım gücünün düşmesi talep daralmasını oda rekabeti artırır, karlılığı düşürür piyasalara zararı.
İşsizlik ciddi manada arttı. Resmi rakamlara yansımayan gizli işsizlik ayrıntılı bir konu.
Son 6 aydır pandemi süreci ile gıda hariç bütün sektörler özellikle hizmet sektörü ciddi bir kayıp ve daralmanın içinde.
2020 Turizm sektörü ve ülke ekonomisine yaklaşık 50 milyar $ gelir beklerken 14 milyar $ öngörülüyor şayet tutturabilirsek.
Bu kayıp bu yılki Cari/açık dengemize 30/40 milyar gibi ek bir kambur getireceği acı bir gerçek.
Kaldı ki dahili bütçe planlamamızda 2020 yılı 138 milyar TL açık hedeflenmişken. Temmuz ayı rekor artışla 59 milyar, toplamda 169 milyara ulaşmıştır.
Üstelik pandemi döneminde piyasaya mali disiplin bozularak yılbaşında 153 milyar (katrilyon) olan emisyon yaklaşık % 42 artışla ( 64 milyar tl ) artmış. Kurban bayramı nedeni ile ilave olarak % 10 daha artarak ( 22 milyar tl ) toplamda 247 milyar tl’ye çıktı.
Burada bütün ekonomist çevreleri kaygılandıran Şu anda etkin ve yetkin olduğumuz Suriye topraklarına ne kadarının mubadele aracı olarak sürüldüğü. Ve bunların bize geri gelip dolar ve altına dönüp. Karşılıksız bastığımız bu paranın döviz ve altın olarak bizden çıkması..
Pandemi döneminde binen ve binecek olan mali yükler, Swap piyasası, varlık fonu. Dövizde gerçek rezervlerimiz, özelleştirme ile satışa açık pozisyona gelen varlıklarımız her biri ayrı bir konu başlığı inşallah sonraki yazımızda yazacağız.
Sonuç olarak Devlet ve milletimiz olarak, israf ekonomisine son verip tasarruf. Borçlanıp ya da satıp harcamaktan ziyade, artı katma değerli mal üretip dünyaya satmak.
Pandemi ve yarınlara karşı sorumlu pozisyon almak. Eğitimde bir sürü eksikler sorunlarımız var idi, pandemi ile ciddi bir kopukluk handikap var.
Bu açığı kapatmamız. Nitelik ve donanımlı nesiller yetiştirmek, insana yatırım en önemli sorun, meselemiz olmalıydı.
Tv ler, dizi ler Aydınlar, konular hedefler hep bu olmalıydı...
Ciddi olan meselelerde, Goya en ciddi adamlar, sözde aydınlar ki bunlar parmak sayılarını geçmez.
Bir gün bir kanalda, ertesi gün diğerinde, ya yeniden vekil olmak için, veya kaptığı havuz medyasından ya da diğerinden bir köşeyi, konumunu korumak ya da terfi için kapı kulluğu yapmakta, yda yağdanlık olmaktadırlar.
Gündemleri geriye doğru bir sıralama yapsak.
Muharrem ince’nin kuracağı yeni parti ve CHP,
Ayasofya, Fetö ve bir türlü gelemedikleri siyasi ayağı, pandemi, çalvella, Libya, Fetö, AKP’den kopan, yeni parti kuran zatlar ve çarpan etkisi. İstanbul kanalı, rahip branson, yerli otomotiv, vesayetlerin kırılması, dövizde dalgalanma hep dış güçler, Suriye, başkanlık sistemi, başörtüsü, anlık gelişen ülkemizde ve bölgemizde tesiri beş, on günlük konular, vs olaylar konular..
Oysa merhum mütefekkirimiz Cemil Meriç şahıs özelinde bir tespitinde. “İnsanın en büyük hürriyeti kendini kandırmasıdır.”der. Kendini kandırmaya başladı mı bir insan.
Bu hürriyetini sınırsız kullanıp, kendi hayal dünyasında her şey olabilir. Çok şey yapabilir. Çünkü bunun ona bir maliyeti yoktur ve hayalle rüya arasında gevşeyip rahatlar. Sonra kendiside inanır ve etrafında ona yakın muti, aileden ve çevresinden insanları da inandırıp kandırır.
Bunu toplum ölçeğinde değerlendirirsek;
Yukarıdaki algıyı oluşturan şartlar, ve acı gerçeklerden kaçan insanlar kolay olanı seçip, hayalle yaşamayı seçer, ta ki gerçek yüzümüze çarpana, hakikat bir şamar gibi suratımıza inene kadar.
Oysa malum bindiği araba, kullandığı telefon, yaktığı sigara, iş yerindeki makine, hatta kullandığı kalem bile Çin malı, o kadar çok şey yabancı iken, ya bizi kıskanırlar, ya da coca cola içme dış güç, düşman siyonistlere bir mermi verme, fasit dairesinde öfkeyi kusma rahatlama, ya da kıskandıklarına inanarak egomuzu tatmine gideriz.
Böyle bir girizgâh yaptıktan sonra diyorum ki !
Toplum populist söylem ve eylemlerle oyalanmamalı, Parti ve liderlerin idealleri, dün “Ak dediklerine bugün kara, dün kara dediklerini bugün ak diyince ispat edeceğiz.” diye tv ekranlarında sözde aydınlar, sosyal medyada troller, tabanda kemikleştirilmiş taraftarlar, düşmanla savaş yapar gibi, sapık düşüncedeki insana ikna yolu ile doğruyu anlatır gibi yorulmamalı, yüreklerine beyinlerine bir vebal gibi konulmamalıydı.!
Sadece gerçekler yani yaptıkları, icraatları konuşulmalı, iddiası olanda akılcı irdelenmeli nasıl yapacağı ve iddialarına sadık kalıp kalmayacağı sorgulanmalıydı. !
Oysa dünyada insanları mutlu, Devletleri saygın güçlü kılan ekonomik göstergeler, değerleridir.
Son 3,4 yıldır 2,90 seviyesinde olan dolar, (Altın ve Euro’ya girmiyorum) bugün 7,30 seviyesinde.
Bu yaklaşık % 150 üzerinde bir devalüasyon olduğumuzun adı konulmamış şeklidir.
Ve bunun dalgalı seyrinin ekonomideki hasarı.
Tansiyon ve şeker hastasının yükselip ve düşmesindeki riski gibidir.
Bu artış ve dalganın üretimde maliyetleri şişirmesi sonucu fiyatlar yükseldi. Kamuda çalışanlar, ya da bütün emeklilerin geliri ciddi manada daraldı.
Alım gücünün düşmesi talep daralmasını oda rekabeti artırır, karlılığı düşürür piyasalara zararı.
İşsizlik ciddi manada arttı. Resmi rakamlara yansımayan gizli işsizlik ayrıntılı bir konu.
Son 6 aydır pandemi süreci ile gıda hariç bütün sektörler özellikle hizmet sektörü ciddi bir kayıp ve daralmanın içinde.
2020 Turizm sektörü ve ülke ekonomisine yaklaşık 50 milyar $ gelir beklerken 14 milyar $ öngörülüyor şayet tutturabilirsek.
Bu kayıp bu yılki Cari/açık dengemize 30/40 milyar gibi ek bir kambur getireceği acı bir gerçek.
Kaldı ki dahili bütçe planlamamızda 2020 yılı 138 milyar TL açık hedeflenmişken. Temmuz ayı rekor artışla 59 milyar, toplamda 169 milyara ulaşmıştır.
Üstelik pandemi döneminde piyasaya mali disiplin bozularak yılbaşında 153 milyar (katrilyon) olan emisyon yaklaşık % 42 artışla ( 64 milyar tl ) artmış. Kurban bayramı nedeni ile ilave olarak % 10 daha artarak ( 22 milyar tl ) toplamda 247 milyar tl’ye çıktı.
Burada bütün ekonomist çevreleri kaygılandıran Şu anda etkin ve yetkin olduğumuz Suriye topraklarına ne kadarının mubadele aracı olarak sürüldüğü. Ve bunların bize geri gelip dolar ve altına dönüp. Karşılıksız bastığımız bu paranın döviz ve altın olarak bizden çıkması..
Pandemi döneminde binen ve binecek olan mali yükler, Swap piyasası, varlık fonu. Dövizde gerçek rezervlerimiz, özelleştirme ile satışa açık pozisyona gelen varlıklarımız her biri ayrı bir konu başlığı inşallah sonraki yazımızda yazacağız.
Sonuç olarak Devlet ve milletimiz olarak, israf ekonomisine son verip tasarruf. Borçlanıp ya da satıp harcamaktan ziyade, artı katma değerli mal üretip dünyaya satmak.
Pandemi ve yarınlara karşı sorumlu pozisyon almak. Eğitimde bir sürü eksikler sorunlarımız var idi, pandemi ile ciddi bir kopukluk handikap var.
Bu açığı kapatmamız. Nitelik ve donanımlı nesiller yetiştirmek, insana yatırım en önemli sorun, meselemiz olmalıydı.
Tv ler, dizi ler Aydınlar, konular hedefler hep bu olmalıydı...