AV. ABDULMENAF KAZANLI
Basit Tanımıyla: KONKORDATO…
Yayınlanma:
Güncelleme:
Etrafınızda belli dönemlerde “konkordato”, “filan şirket, filan iş yeri, filan adam konkordato ilan etmiş” şeklinde kulağınıza elbette gelmiştir. Akabinde “bu konkordato da ne oluyor”, “konkordato ne demek”, “konkordato ilan edilince ne olur” şeklinde benzer sorular zihnimize gelebilmektedir. Hatta halk arasında “konkordato” kimi zaman “iflas” ile karıştırılabilmektedir. Halbuki, iflas ile konkordato arasında hem usul açısından hem de içerik açısından açık farklar olduğunu ifade etmekte yarar vardır. Hatta bir çok firma iflas etmemek ve iflas etmekten kurtulmak için haklı olarak konkordato yoluna başvurabilmektedir.
Bilindiği üzere Türk Hukuk Sistemimize göre, konkordatoyu sadece borçlu değil, şartları mevcutsa alacaklı da talep edebilmektedir. Bunun şartları ise detaylı olarak ilgili kanunda düzenlenmiştir.
Ticari hayatta işler her zaman yolunda gitmeyebilir. Ekonomik olumsuzluklar, her ülkede, her ekonomide, her sektörde ve her bir işletmede olabilmesi pekala mümkündür ve bu, ticari hayatın doğasında olan bir durumdur. Ancak, konkordatonun, borçulunun, borçlarını ödememek ve alacaklılarından mal kaçırmak için başvurduğu bir yol olduğu düşüncesi asla kabul edilemez.
Hayatın olağan akışı gereği, borçlu, borcunu ödemek istemesine rağmen, çeşitli ekonomik nedenlerle bazen borcunu ödeyememe durumuna düşebilir. Ayrıca, tüm borçlarını planladığı şekilde vadesinde ödemesi halinde borçlunun ekonomik geleceği çok büyük zararlar görebilir. Böyle bir durumda ise, alacaklı taraf konumunda olanlar da alacaklarını tam olarak veya kısmen alamayabilirler. Bilhassa, birden fazla alacaklının olduğu durumlarda, bazı alacaklılar, alacaklarını tahsil edebilirken; bazıları alacaklarını tahsil edemeyebilir. İşte tam burada konkordato aracılığıyla, taraflar sulh yoluna sevkedilerek, bu tür zararların meydana gelmesi engellenmektir. Yani işletme, hem faaliyetini sürdürebilmekte, aynı zamanda alacaklıların alacak hakları da korunmuş olur.(Mal varlığının terki suretiyle konkordatoda üretim devam etmeyecektir) Yoksa halk arasında bahsedildiği gibi, borçlu kişinin/şirketin, alacaklılarından mal kaçırdığı algısı doğru bir bilgi değildir.
İşletmeler, önemli bir istihdam sağlayıcısı olduğundan, bünyesinde onlarca, yüzlerce ve kimi işletmelerde binlerce personel istihdamı sağlamaktadır. Genellikle yoğun olarak ürün imalatı üzerine çalışan işletmeler, bu ürünleri hem iç piyasaya sürerek ülkenin ihtiyacını karşılamakta, hem de imal etmiş olduğu ürünleri ülke sınırları dışına taşıyarak ihracat yapmakta ve bunun karşılığında ülkeye döviz getirisi sağlamaktadır. Ayrıca, bu işletmeler devlet hazinesine, önemli denecek kadar vergi geliri de sağlamaktadır.
Ekonomiye bu denli yararlı olan bir işletmenin faaliyetine son verip, gelir ve istihdam kapılarını kapatmak mı ülke menfaatine daha yararlıdır? Yoksa ekonomik olarak dar boğaza girdiği dönemlerde, ayakta durmasını sağlayarak ekonomiye ve istihdama kazandırmak mı daha yararlı olacaktır? Elbette ikincisinin yararlı olduğunu her aklı başında olan kabul edecektir.
İşte, ülke ekonomisine ve istihdama bu denli yararlı faaliyetler yapan bir işletmenin, faaliyetlerini devam ettirmesi, ayakta durması ve ülkeye kazandırılması ve aynı zamanda alacaklıların alacak haklarının korunması için konkordato yoluna başvurması gayet olağan ve olması gereken bir yoldur.
Av. Abdulmenaf KAZANLI
Bilindiği üzere Türk Hukuk Sistemimize göre, konkordatoyu sadece borçlu değil, şartları mevcutsa alacaklı da talep edebilmektedir. Bunun şartları ise detaylı olarak ilgili kanunda düzenlenmiştir.
Ticari hayatta işler her zaman yolunda gitmeyebilir. Ekonomik olumsuzluklar, her ülkede, her ekonomide, her sektörde ve her bir işletmede olabilmesi pekala mümkündür ve bu, ticari hayatın doğasında olan bir durumdur. Ancak, konkordatonun, borçulunun, borçlarını ödememek ve alacaklılarından mal kaçırmak için başvurduğu bir yol olduğu düşüncesi asla kabul edilemez.
Hayatın olağan akışı gereği, borçlu, borcunu ödemek istemesine rağmen, çeşitli ekonomik nedenlerle bazen borcunu ödeyememe durumuna düşebilir. Ayrıca, tüm borçlarını planladığı şekilde vadesinde ödemesi halinde borçlunun ekonomik geleceği çok büyük zararlar görebilir. Böyle bir durumda ise, alacaklı taraf konumunda olanlar da alacaklarını tam olarak veya kısmen alamayabilirler. Bilhassa, birden fazla alacaklının olduğu durumlarda, bazı alacaklılar, alacaklarını tahsil edebilirken; bazıları alacaklarını tahsil edemeyebilir. İşte tam burada konkordato aracılığıyla, taraflar sulh yoluna sevkedilerek, bu tür zararların meydana gelmesi engellenmektir. Yani işletme, hem faaliyetini sürdürebilmekte, aynı zamanda alacaklıların alacak hakları da korunmuş olur.(Mal varlığının terki suretiyle konkordatoda üretim devam etmeyecektir) Yoksa halk arasında bahsedildiği gibi, borçlu kişinin/şirketin, alacaklılarından mal kaçırdığı algısı doğru bir bilgi değildir.
İşletmeler, önemli bir istihdam sağlayıcısı olduğundan, bünyesinde onlarca, yüzlerce ve kimi işletmelerde binlerce personel istihdamı sağlamaktadır. Genellikle yoğun olarak ürün imalatı üzerine çalışan işletmeler, bu ürünleri hem iç piyasaya sürerek ülkenin ihtiyacını karşılamakta, hem de imal etmiş olduğu ürünleri ülke sınırları dışına taşıyarak ihracat yapmakta ve bunun karşılığında ülkeye döviz getirisi sağlamaktadır. Ayrıca, bu işletmeler devlet hazinesine, önemli denecek kadar vergi geliri de sağlamaktadır.
Ekonomiye bu denli yararlı olan bir işletmenin faaliyetine son verip, gelir ve istihdam kapılarını kapatmak mı ülke menfaatine daha yararlıdır? Yoksa ekonomik olarak dar boğaza girdiği dönemlerde, ayakta durmasını sağlayarak ekonomiye ve istihdama kazandırmak mı daha yararlı olacaktır? Elbette ikincisinin yararlı olduğunu her aklı başında olan kabul edecektir.
İşte, ülke ekonomisine ve istihdama bu denli yararlı faaliyetler yapan bir işletmenin, faaliyetlerini devam ettirmesi, ayakta durması ve ülkeye kazandırılması ve aynı zamanda alacaklıların alacak haklarının korunması için konkordato yoluna başvurması gayet olağan ve olması gereken bir yoldur.
Av. Abdulmenaf KAZANLI